Verimlilik her alanda önemli bir kavramdır. Verimli bir çalışma olmadan sonuca ulaşılamaz derler. Sizce de öyle mi? Verimli çalışmayan bir öğrenci başarılı olabilir mi? Verimli çalışmayan bir işçi işini layığıyla yerine getirebilir mi? Veya verimli olmayan bir sistemi kullanmanın zararları nelerdir? Bu yazımda bu sorulara yanıt bulabilirsiniz.
İlk olarak verim ve verimliliğin tanımı ile başlamak istiyorum. Bazı yerlerde verim ve verimlilik aynı anlamda kullanılırlar. Ama belli noktalar bu iki kavramı birbirinde ayırır. Verim; bakılan, işletilen ya da çalıştırılan herhangi bir şeyin verdiği sonuçtur. Yani “girdi/çıktı” oranına verim denir. Verimlilik ise verimin karşılığıdır. Girdi ile çıktı arasındaki ilişkidir. Bir fabrika üzerinden açıklamak istiyorum. Kağıt üretimi yapan bir fabrika olsun. Kağıdın üretim aşamasında kullanılan işgücü, makine, bilgi, malzeme ve enerji sistemin girdisi olur, bir anlamda ürünü üretmek için katlanılan zahmetlerdir de diyebiliriz. Girdilerin üretim sonucunda ortaya çıkardığı ürün olan kağıt ise çıktımız olur. Girdilerin içerisinde ilk madde ve malzeme maliyeti, makinelerin harcadığı enerji, elektrik faturaları, doğalgaz tüketimi, çalışma süreleri, ücretler yer alır. Çıktıda ise katma değer, satışlar ve üretim miktarı rol oynar diyebiliriz.
İşletmelerde Verimliliğin Önemi
Verimlilik, işletme performanslarını doğrudan etkileyen bir kısıttır. Bu yüzden üretim sürecinde kullanılan iş gücü, arazi, makine, enerji gibi kaynakların etkin kullanılıp kullanılmaması işletmeler için değerli hale gelir. En iyi girdi bileşimleri ile en yüksek seviyede üretim düzeyine ulaşmaları işletmelerin hedeflerinden biridir. O halde verimlilik nasıl artırılabilir? Bir fabrikada stajyer olduğunuzu düşünün. İşleri ve üretim sürecini daha verimli hale getirebilmeniz için size bir şans veriyorlar. Eğer raporunuzu ve düşüncelerinizi beğenirlerse uygulayabileceklerini söylüyorlar. İşe nereden başlamak gerekir? Öncelikle çalışma alanının analizini yapmanız gerekir. Çünkü iyi bir şekilde tanımak ve sonrasında bu sonuçları değerlendirerek daha uygun ve uygulanabilir şeyler düşünebilirsiniz. Üretimi yavaşlatan bir darboğazla karşılaştıysanız onları kaldırmak ya da iyileştirebilmek için alternatif çözümler üretebilirsiniz. Sistemin bir noktasında işçiden kaynaklı meydana gelen aksaklıkları önleyip önleyemeyeceğinizin ya da çevrim sürelerini azaltıp azaltamayacağınızın gözlemini yaparak bir yargıya varabilirsiniz. Bu tür şeyleri görerek verimliliği artırabilirsiniz veya itme sistemi ile çalışan bir yer ise bu sisteme çekme sistemi uygulanabilir mi diye de değerlendirebilirsiniz. Nasıl? İtme sistemi, talep tahminine dayalı bir üretim sistemidir. Tahmin yapılır, stoğa üretim yapılır. Bu nedenle siparişler stoktan karşılanır. Çekme esaslı sistem ise sipariş gelmeden üretim yapmaz, müşteri odaklı olduğu için müşteri istemeden üretilmez. Firma bir noktaya kadar itme sistemi, bir noktadan sonra da çekme sistemi yapmaya elverişli ise bu yöntem kullanılarak müşteri odaklı üretimlerin önü açılabilir.
Verimlilik, işletmeler açısından önemli demiştik. Çünkü işletmenin başarısını ve kârlılık durumunu temsil eder. Piyasa koşullarına ayak uydurup uyduramaması verimliliğine de bağlıdır. Örneğin teknolojik geliştirmelere ayak uydurabilirse gerçek maliyet değerleri düşebilir, bu da girdiyi azaltır. Girdi azaldığı için işletmenin verim oranında artış meydana gelir ve verimliliği artar. İşletmeye artı bir özellik kazandırır. Yani teknoloji gelişmeler işletmelerin verimliliğini etkileyen en büyük nedenlerden bir tanesi olarak gösterilir. Başka hangi açıdan önemlidir diye düşünürsek; işletme yönetimi kavramı aklımıza gelir. Verimlilik işletmenin genel işleyişini etkiler. Yöneticiler için olmazsa olmaz koşullar birisidir. Verimliliğin artması teknik ve ekonomik şartları olumlu yönden etkiler, bu durum da şirketler için önemli hale gelir.